Etiketler

30 Ağustos 2012 Perşembe

Oğullar ve Rencide Ruhlar – Alper Canıgüz



Beş yaş insanın en olgun çağıdır; sonra çürüme başlar. Ben Alper Kamu, birkaç ay önce beş yaşına bastım. Doğum günüm yaklaşırken vaktimin büyük kısmını pencerenin önünde, dışarıdaki insanları izleyerek geçiriyordum. Hızlanarak, yavaşlayarak, türlü sesler çıkararak ve bir yerlere bakarak yaşayıp gidiyorlardı. Bir gün onlardan biri haline geleceğimi düşünmek beni hasta ediyordu. Ne yazık ki bundan kaçış yoktu. Zaman acımasızdı ve ben hızla yaşıyordum...

Alper Kamu, beş yaşında ve hayatının en olgun döneminde olduğunu iddia ediyor. Önce ailesini, arkadaşlarını ve komşularını derinlemesine tanıyoruz. Mahallede belalı bir çocukla başı dertte ve bu dert onu bambaşka bir olayın içinde bulmasına neden oluyor; bir cinayetin. Cinayeti çözmek ise yine ona düşüyor. Çünkü gerçekten çok olgun!

Oğullar ve Rencide Ruhlar, sırıta sırıta okunacak hatta mekan müsaitse okurken kahkaha atılabilecek kitaplar kategorisine giriyor. Çok eğlendim.  Ancak bir uyarı; okurken beş yaşındaki çocuk nereden bilecek bunları mantığından arınıp okumak gerek.  Yoksa canınız sıkılabilir. Bence eğlenmenize bakın.

Mucizevi Mandarin - Aslı Erdoğan


"Yaşlı ve çirkin bir mandarin, karşılığını parayla ödeyeceği zevk gecesi için olağanüstü güzel, ama taş kalpli bir fahişeye gitmiş. Sabaha karşı, yaşlı adamın uykuya dalmasını fırsat bilen genç kadın, soyguncu dostlarını çağırmış. Ne var ki mandarin, tilki uykusundan fırladığı gibi olanca gücüyle karşı koymaya, dövüşmeye başlamış. Haydutlar hem kalabalık hem de işinin ehliymiş. Onu kolayca köşeye sıkıştırmışlar. Ancak ne kadar vururlarsa vursunlar bu zayıf, çirkin bedende yara açılmadığını, can alıcı darbelerin iz bırakmadığını görmüşler. Bıçaklarını, kılıçlarını çekmişler, ama en keskin bıçak, en acımasız kılıç bile mandarine hiçbir şey yapamıyormuş. Sonunda korkup kaçmışlar. Dövüşü izleyen kadın, yaşlı adamın mucizevi gücünden etkilenmiş, bir kez daha, bu sefer aşk adına sevişmek istemiş. Onu hayranlıkla, arzuyla, şefkatle okşamaya başlamış. Gel gelelim güzel kadının her dokunuşunda mandarinin bedeninde yeni bir yara beliriyormuş, dövüşün, darbelerin, bıçakların, kılıçların açtığı yaralarmış bunlar. İçten bir ilgi ve şefkat görene dek gizli kalmışlar. Sonunda mandarin kanlar içinde kadının kollarına yığılmış, ölmüş.

Bir zamanlar izlediğim "mucizevi mandarin" adındaki bir balenin, eski çin efsanelerinden alınma öyküsünü, ilk sevişmemizden hemen sonra Sergio'ya anlatmıştım. Nedense anlattıklarımdan pek hoşlanmadı, ama bu öykü benim en sevdiklerimden biridir."

Kırmızı Pelerinli Kenti okmuştum 7-8 yıl önce. Sonra bir kaç kitabını daha okudum. Otobiyografik yanlarının olması sanırım dikkatimi çekmişti o öykülerinin. O zamanlardan bir Aslı Erdoğan hayali var kafamda.  Mutsuz ve umutsuz olmakta inatçı, yalnız, güçlü görünen ama çok incinmiş, akıllı mı akıllı bir kadın.

Mucizevi Mandarin’de iki öykü var. Biri,  gözünü birini kaybetmiş, sevgilisi tarafından terk edilmiş, İsviçre'de tek başına yaşayan, türk bir  kadının acılarını, tespitlerini anlatıyor. 

Neden bu kadını okumayı sevdiğimi tam olarak açıklayamasam da ara ara hep aklıma geliyor bir Aslı Erdoğan kitabı okumak. Sanırım kitaplarının yarattığı hissiyattan kaynaklanıyor bu ara ara okuma isteği. Çünkü hep kayıp karakterlerin hikayeleri bunlar. Aynı zamanda kadın olmakla,  hem kadın hem Türkiye’de doğmuş, büyümüş olmakla ilgili yerinde saptamaları var. Ha bir de geleceğe kalacak elli yazar arasında sayılıyor kendisi.



3 Ağustos 2012 Cuma

Veciz Sözler- Barış Bıçakçı



“Tanrı, eğer varsa, bir iyilik yapıp bütün kullarının kulağına hiç durmadan “sen değerlisin, sen değerlisin!” diye fısıldamalı, sırtını sıvazlamalıydı.”


Kahramanımız Sulhi Saygılı. Kendisi, heyecanların zamanla kedere evrildiği bir yaşamdan muzdarip. Hatta “kremalı bir yalnızlıktan, kemiksiz bir kederden...” Bir radyo programında çıkıyor karşımıza Sulhi. Hem bizim hem de yazarımızın. Yazarımız pek cana yakın. Parantez aralarında özel ilgi gösteriyor biz okuyuculara. Radyo programının adı “Veciz Sözler”. Her sabah bir kelime belirliyor programı sunanlar. Arayanlar da o kelime ile ilgili bir cümleyle katılıyorlar programa. Sulhi devamlı katılımcılarından Veciz Sözler'in.

Mesela aile için; “televizyon karşısında gerçekleştirilen toplu bir intihardır.” demiş Sulhi. Özgürlük için; "Aşktan bile değerli", edebiyat için; "İnsanlar arası bir yalıtkandır." demiş. Kelime “ölüm” olduğunda ise Sulhi'nin kurduğu cümle şu olmuş; "Ölüm hakkında konuşmaya değmez." İşte böyle beylik sözler eden Sulhi’nin arkadaşlarına, ailesine, karşılıksız aşklarına ilişkin okunası bir hikaye Veciz Sözler.

Barış Bıçakçı yeni okumaya başladığım bir yazar ve iki kitabı daha sırada okunmayı bekliyor kitaplıkta.  “Bizim Büyük Çaresizliğimiz” filminin uyarlandığı kitabı da o yazmış. Kitabı okuyunca filmi de izleyeceğim.  Paylaşırım.

Sonuç (sözlük tanımı): Bir solukta okunan, yer yer gülümseten bir kitap. Okuyun.


Ursula K. Le Guin



1920’de Berkeley, Kaliforniya ABD’de doğmuş,  bilim kurgu ve fantastik edebiyatının en önemli yazarlarından biri.

Eğitim:
  • Columbia Üniversitesi
  • Fransa ve İtalya’da Orta Çağ ve Rönesans Dönemi Edebiyatı üzerine yazmış tezini.

Aile:
  • Babası antropolog, annesi psikolog ve yazarmış.
  • 3 erkek kardeşi varmış.
  • Tarihçi Charles A. Le Guin ile evlenmiş.
  • Üç çocuk ve dört torunu varmış.

Edebiyat:
  • 1969’da karanlığın Sol Eli adlı kitabı yazmış ki bu kitap benim okuduğum ilk Le Guin romanıdır. İki önemli ödül almış. Öncesinde öyküler yazıyormuş.
  • Sonra Mülksüzler’i yazmış ki ülkemizde bu kitabıyla ünlüdür. Onun hakkında da yazacağım ileride.
  • Sonra Yerdeniz serisi ve diğerleri.

Ursula K. Le Guin’in bilim kurgu anlayışı terminator tarzından uzak, teknolojik değişimden çok sosyolojik değişimleri içeriyor. Kitaplarındaki konular herzaman çok özgün, çekici, insancıl.  Anarşist ve feminist olduğu söylenebilir.
Severek, bayılarak okuyorum. Ellerinden öpüyorum.
Kaynak: vikipedi

2 Ağustos 2012 Perşembe

Gelin alma!




Alıyoruz veriyoruz.
Biz bunu yıllardır yapıyoruz.
Alan sindirir.
Veren ötekileştirir.
Doğumundan yıllar sonra kadın, yeniden şekillendirilir.
Rahat bırak!







Yerdeniz Beşlemesi- Ursula K. Leguin




Sevgili Ursula K Le Guin, şimdiye kadar kitaplarını en çok okuduğum yazarlar listesinde bir numarada.  Daha önce de belirttiğim gibi uzun yazmayı sevmem. Tercih etmem. Ama Ursula Teyzemiz uzatmayı baya bir seviyor. İyi de yapıyor. Üçleme olarak yazmaya başladığı “ Yerdeniz Üçlemesi”  beşleme oldu. Pek de iyi oldu. Bunlara ek olarak “Yerdeniz Öyküleri”ni yayımladı. Yine aynı diyarlarda geçen ve beşlemedeki bazı karakterlerin daha ayrıntılı öykülerini yazdı o kitapta. Ben onu okumadım henüz. Okuduklarımdan başlayalım. Haydi buyrun beşlemeye...


Yerdeniz I: Yer Deniz Büyücüsü
Yazar her kitap için bir tema belirliyor. İlk kitabın teması büyümek. Kitabın ana kahramanı asıl adı Ged olan Çevik Atmaca. Kitapta Ged’in büyücülük yolunda attığı ilk adımları, hocası Ogion’un yanında geçirdiği günleri, Roke Büyücülük Okulu'na kabul edilişi anlatılıyor. Ancak büyümek o kadar kolay değil. Bence büyürken bize eşlik eden en önemli duygu merak duygusu.
Ged aşmaması gerek bir sınırı aşıyor ve ölüler aleminden bir ruh çağırma iddiasında kapıyı aralık bırakıyor. Bu gölgeler Ged’in peşini bırakmıyor. Biz de bu macerayı okurken bir taraftan birey olma, kendini tanıma, ve kişinin kendiyle yüzleşme süreçlerine tanıklık ediyoruz.

Yerdeniz II: Atuan Mezarları
Yazarın söylediğine göre konu cinsellik. Bu kitaptaki baş kahramanımız Tenar. Atuan Mezarlarının İlk ve Son Rahibesi. Bunun nedeni ise bu inanışın reenkarnasyona dayanması. Bir önceki rahibe öldüğünde, onun ruhuyla doğan sağlıklı bir kız bebek aramaya başlıyorlar ve buldukları kızı 6 yaşında ailesinden alıp Atuan Mezarları’nın Rahibesi yapıyorlar. Tenar’ın görevi mezarların altındaki labirenti keşfedip oradaki hazineyi ve mezarları korumak. Koruduğu şeylerden biri de Erreth-Akbe halkasının yarısı. Ancak diğer yarısına sahip olan biri halkayı tamamlamak ve barışı daimi kılmak için geliyor. Kitabı okurken müthiş keyif almıştım. İnsanı şaşırtan, sevindiren, içini burkan anlar vardı. Yazarın cinselliğin altını çizmiş olması bence rahibelik gereklilikleri ve Tenar’ın arzularının çatışmasının bir sonucu. Bir taraftan normal Yerdenizli bir kadın olma isteği bir taraftan üzerine yüklenen görevler ...

Yerdeniz III: En Uzak Sahil
Bu kitapta ejderhalar diyarına yolculuk var. Kutsal bir amaç için. Ölümsüzlük adına tüm varoluşu feda etmek isteyen “Kuğu”nun açtığı kapıyı kapatmaya gidiyor artık Baş Büyücü olan Ged. Yalnız değil. Yanında kralın oğlu Arren var. Ancak böyle bir kapıyı kapatmak ve ölümsüzlüğe karşı koymak hiç de kolay değil. Yazar da kitabın ölüm hakkında olduğunu söylüyor. Ve bu yüzden bu kitabın, serinin daha tutarsız daha havada kalan bir parçası olduğunu ekliyor. Ölüm, anlatırken de kolay değil.
Yerdeniz'in ayrıntılı haritası En Uzak Sahil kitabında yer alıyor. Daha fazla ayrıntı için; http://www.ursulakleguin.com/EarthseaMaps/index.html

Yerdeniz IV: Tehanu
Ursula K. Le Guin üçlemenin ardından hikayenin öyle bitmemesi gerektiğini düşünmüş ve hikayeye yeni bir karakter eklemiş. Kitabın ismi olan karakteri. Atuan mezarlarından tanıdığımız Tenar’ın, mezarların yıkılışından sonra normal Yerdenizli bir kadın gibi yaşamayı seçtiğini ve neler yaşadığını öğreniyoruz. Sonra yüzünün yarısı ve bir eli yanmış olan bir kız çocuğunu evlat ediniyor. Ged’in hocası olan Ogion’a gidiyor. Yaşlı Ogion bir süre sonra ölüyor. Ged’in de emeklilik günlerinde tercih ettiği yer ustasının evi oluyor. Ged ile Tenar tekrar buluşuyorlar. Ancak kötüler kahramanlarımızın,  kötülükler ise Yerdeniz’in peşini bırakmıyor.

Yerdeniz V: Öteki Rüzgar
Serinin şimdilik son kitabı .Kuvvetle muhtemel öyle de kalacak .Bu kitapta aşk var, ölüm de var. Tamamlayıcı, taşları yerine oturtan bir tarafı da var bu kitabın. Yerdeniz’e değişimin hakim olduğu bir dönem de Kral Lebannen, Tenar’ı, kızı Thennu’yu, rüyalarında kaybettiği karısını ve ölülerin diyarını gören Kıvılcım’ı saraya Havnor’a davet ediyor. Oradaki büyücülerle konu hakkında toplantılar yapıyorlar. Thennu özel durumu nedeniyle baş büyücülüğü bırakmış Ged’in görevini üstleniyor sanki.
Serinin tamamında da bu kitapta da hayata, varoluşa duyulan saygıyı görmek mümkün. Var olan her şeyin düzen içinde bir yeri olduğunu, küçük- büyük her şeyin ve herkesin hayata ve insana önemli katkılarının olduğunu anlatıyor kitap/kitaplar. Ve büyürken de bunlardan kendi payımıza düşeni almak ve olabildiğince hayata katılmak olmalı görevimiz diye düşündürüyor.
Okuyun, düşünün.